ÖZET
2004 sayılı İİK 285-309 maddeleri arasında düzenlenen konkordato hükümlerinin 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 5. maddesinde düzenlenen "çekin karşılıksız çıkmasına sebebiyet verme" suçu açısından; çekin keşide tarihi, çekin karşılıksız çıkma tarihi ve konkordato komiseri yetkileri bağlamında etkileri incelenecektir.
GİRİŞ
"Konkordato" teriminin esasen tek başına bir dava türü olup olmadığı doktrinde tartışmalı olmakla birlikte, konkordato davası kavramının; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre uygulanan, konkordato talebi sonucunda Ticaret Mahkemesinde açılan ve geçici mühlet kararının verilmesiyle başlayıp davanın sona ermesiyle sonuçlanan süreci tanımlamak amacıyla kullanılan bir kavram olduğunu söylemek mümkündür.Son zamanlarda, karşılıksız çek keşide etme suçunun çoğu zaman konkordato süreci ile kesişmesiyle birlikte söz konusu suçun oluşup oluşmaması veya konkordato sürecinin ceza yargılaması açısından bekletici mesele yapılıp yapılmaması hususunda uygulamada görüş ayrılıklarını ortaya çıkmıştır.
Konkordatonun çekle ilgili “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçundan kaynaklı cezaî sorumluluğa etkisini incelerken, konunun daha iyi ortaya konulabilmesi bakımından gerekli olduğu ölçüde çekle ilgili “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçunun unsurlarının ele alınmasının gerekli olduğu kanaatindeyiz. Bu nedenle, bu başlık altında söz konusu suç tipine ilişkin kanun maddelerine değinilmesi gerektiği kanısındayız.
5491 Sayılı Çek Kanunu’nun "Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı" başlıklı 5. maddesi; "(1) (Değişik: 15/7/2016-6728/63 md.) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, bin beş yüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adli para cezası; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarı, (...) az olamaz.”
Konkordato; hukuken borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan borçluların kendilerine vade verilmesi veya alacaklıların alacağında indirim yapılması suretiyle borçlarını ödeyebilmesi ve iflastan kurtulması için öngörülen bir düzenleme şeklinde tanımlanabilir.
7101 sayılı kanunla değişik "Konkordato ile Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması" başlıklı onikinci babının "I. ADİ KONKORDATO" başlıklı bölümünün "Konkordato talebi:" başlıklı 285. maddesi;
"Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir.
İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.
Yetkili ve görevli mahkeme; iflâsa tabi olan borçlu için 154 üncü maddenin birinci veya ikinci fıkralarında yazılı yerdeki, iflâsa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesidir.
Konkordato talebinde bulunan, Adalet Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan tarifede belirtilen konkordato gider avansını yatırmaya mecburdur. Bu durumda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 üncü ve 115 inci maddeleri kıyasen uygulanır.",
Yargıtay 19. Ceza Dairesi konuya ilişkin uyuşmazlıklarda “bekletici mesele” kavramı üzerinde durmuş olup bekletici meselenin söz konusu olabilmesi için belli başlı kriterleri aramıştır. Bunlar; çekin bankaya ibrazı sonucunda karşılıksızlık kaşesinin alındığı tarih ve çeke konu alacağın konkordato sürecine dahil edilip edilmediğidir. Bu kapsamda söz konusu şartların gerçekleşmesi halinde Yargıtay bekletici mesele kararı verilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bunun nedeni ise; şikayetçi olarak gelen alacaklılarla, suça konu çekin miktarı ve ödeme tarihi (vadesi) hususunda anlaşma müzakerelerini yürüttükleri, çekin karşılığını ödemek veya ödememek hususunda özel hukuk mahkemesince verilecek konkordato tasdiki kararını bekledikleri, suçun sübutu halinde verilecek cezanın miktarını belirleyecek olan çek bedelinin, karşılıksız çıkan miktarın veya suçun işlendiği tarihi belirleyecek olan keşide-i (vadeli çekle) ödeme süresinin dahi başka bir mahkeme huzurunda henüz muarazalı olduğu, konkordato tasdik edilecek olursa; çekin karşılığının ne zaman ve ne miktarda ödeneceğinin bir hukuk mahkemesi kararıyla yeniden belirleneceği, dolayısıyla bankaya ibrazında karşılıksızdır kaşesi vurulduğu (suçun işlendiği) tarihten sonra belki de suçun konusunun dahi ortada kalmayacağı değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerekliliğidir.
a-) Keşide Tarihinin Konkordato Sürecinden Önce Ve Karşılıksızdır Kaşesi Tarihinin Konkordato Sürecinden Sonra Olduğu Haller;
Bu durumu incelerken değinilmesi gereken husus, ileri tarihli(postdate) çeklerin hukuki niteliğidir. Bilindiği üzere çeklerin düzenlenme tarihinden itibaren kısa süre içerisinde bankaya ibrazı gerekmektedir. Bu çerçevede çeke normal koşullarda vade konulamazken; ileri tarihli çek düzenlenerek vade imkanı sağlanmaktadır. Bu doğrultuda çek, uygulamada bir ödeme aracı olarak değil; kredi aracı olarak işlev görmektedir.
Yargıtay 19. C.D. ileri tarihli düzenlenmiş olan çeklerin konkordato sürecinde karşılıksızlık kaşesi alması halinde ve söz konusu çekin konkordato sürecine dahil edilmesi halinde konkordato sürecinin ceza yargılaması açısında bekletici mesela yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Burada ifade etmek gerekir ki; söz konusu çeke dayalı borcun konkordatoya dahil edilmesi zorunludur.
Konkordato süreci sonunda verilecek karar kapsamında sanığın sanığın cezai sorumluluğunun söz konusu olup olmadığına karar verilir. Burada konkordato talebinin reddi veya kabulü öncelikli olarak incelenecek olup talebin kabulü halinde sanığın cezalandırılması söz konusu olamaz. Konkordato talebini reddi halinde ise karşılıksızlık işlemi sırasında borçlunun banka hesaplarında yeterli miktarda para bulundurma borcunun komiserin yetki alanı dahilinde mi yoksa borçlunun yetki alanı dahilinde mi olduğu incelenir. Bu inceleme sonucu borçlunun yetkili olduğu görülecek olursa suçun oluşması için gerekli şartların gerçekleşmesi halinde; sanığın cezalandırılmasına aksi takdirde ise, cezalandırılmamasına karar verilir.
“Özel hukuk mahkemelerinde devam eden "Konkordato (tasdiki) yargılaması" sürecinin sonunda;
a-) Şayet çek hesabı sahibi tüzel kişi hakkında "konkordatonun tasdikine" karar verilirse;
Bu süreçte yukarıda ana hatlarıyla yazılı olan borçlunun iyiniyetinin kesinleşmesi, alacaklıların tamamıyla anlaşma hükümlerine göre alacaklarını mahkemeye bildirmiş olmaları, bu alacak kalemleri arasında ileri tarihli çekin de yer alacak olması, borçlunun konkordato projesinin alacaklıların çoğunluğu ve mahkemece kabul görmesi, konkordatonun tasdikinin mühlet öncesinde keşide edilen çekin alacaklıları dahil tüm alacaklıları bağlaması
ve konkordatonun kolektif bir tasfiye şekli olması gibi ilke ve sonuçlar karşısında;
Konkordato tasdiki kararında, 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 5. maddesinde unsurları yazılı suça konu çekin ödeme tarihi ve karşılıksız kalan bedelin, çek alacaklısını da bağlayacak şekilde yeniden belirlenecek olması, dolayısıyla açılan ceza davasında yargılanan kişilerin hukuki durumlarının kesinleşecek konkordato hükümlerine değerlendirilmesi gerekeceği,
Konkordatonun tasdiki kararıyla birlikte kesinleşen konkordato anlaşmasına göre hüküm ve sonuçları yeniden belirlenen suça konu çekin, ibraz tarihinden sonra suçun konusunu oluşturan zorunlu unsurları sahip bir çek olmaktan çıkması, dolayısıyla tüzel kişi yetkilisi olan sanıkların cezai sorumluluğundan söz edilemeyeceği,
b-) Şayet çek hesabı tüzel kişi hakkında herhangi bir nedenle "konkordatonun reddine" karar verilirse;
Bu sefer bekletici sorun kararının kaldırılmasıyla ceza yargılamasına devam edilerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 297. maddesine göre, konkordato komiseri atanmasıyla birlikte tüzel kişinin yetkili temsilcilerinin şirketi yönetim ve temsil yetkisinin kendiliğinden ortadan kalkmayacağı, bununla beraber mahkemenin hangi işlerin şirket yöneticileri tarafından hangi işlerin komiser tarafından yapılacağına dair karar verme yetkisinin bulunduğu gözetilerek,
b-1-) Konkordato (tasdiki) yargılamasını yapan mahkemece, konkordatonun reddi kararma kadarki süreçte, şayet çek hesabını yönetimi, bu hesaba para aktarma, çek hesabı üzerinde tasarruf etme gibi yetkilerin şirket yönetim organından alınıp komisere verilmesi yönünde bir karar verilmişse ve bankaya ibraz edilen çek, komiserin yetkili olduğu dönemde karşılıksız çıkmışsa; bu durumda şirket yetkilisi gerçek kişilerin 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 5. maddesi gereği cezai sorumluluklarının devam etmeyeceği,
b-2-) Konkordato (tasdiki) yargılamasını yapan mahkemece, konkordatonun reddi kararma kadarki süreçte, şayet çek hesabını yönetimi, bu hesaba para aktarma, çek hesabı üzerinde tasarruf etme gibi yetkilerin şirket yönetim organından alınıp komisere verilmesi yönünde açık bir karar verilmemişse; bu konudaki tüm yetkiler şirket yöneticilerinde olacağından, söz konusu kişilerin bu süreçte bankaya ibraz edilen ve karşılıksız çıkan çekten dolayı 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 5. maddesi gereği cezai sorumluluklarının devam edeceği değerlendirilmektedir.”(Yargıtay 19. H.D. 2019/23974 E. 2019/9339 K. 10.06.2019)
Ayrıca şunu ifade etmek gerekir ki; komisere verilecek çek hesaplarının kontrolü açısından mahkemece ayrıntılı yetki verilmedikçe çek hesaplarının yönetimi ve bu kapsamda banka hesabında para bulundurma borcunun tüzel kişi yetkililerine ait olmaktadır.
“Mahkemece verilecek ilk karar olan geçici mühlet kararıyla birlikte bir konkordato komiseri ataması yapılacağı, ancak şirketin yönetiminin, mahkemece tüzel kişinin çeklerinin ve çek hesaplarının yönetimi hususunda ayrıntılı bir karar alınmamış ise çekin ibraz tarihinde de tüzel kişilerin yetkililerinde olacağı, konkordato komiserinin görev ve yetkisinin kural olarak borçlu tüzel kişi yöneticilerine sadece "nezaret etmekle" ve mahkemeye bu süreçte yapılacak olan ödemelerle ilgili bilgi vermekle sınırlı olacağı,…” (Yargıtay 19. H.D. 2019/23974 E. 2019/9339 K. 10.06.2019)
b-) Çek Keşide Tarihini Ve Karşılıksızlık İşlemi Tarihinin Konkordato Sürecinden Önce Olması
Burada karşılıksızlık işleminin geçekleştiği esnada henüz konkordato süreci başlamadığı dikkate alınacak olursa; suçun borçlunun banka hesaplarını tamamen kontrol etme yetkisi altında işlendiği görülecektir. Bu kapsamda çeke konu borç daha sonra konkordato sürecine dahil edilecek olsa dahi suçun işlenip işlenmediğinin belirlenmesinde konkordato süreci sonucunda verilecek kararın bir önemi olamayacaktır çünkü; suç ani hareketli bir suç olduğu için gerekli şartların sağlanması halinde borçlunun cezai sorumluluğu söz konusu olmalı ve bekletici mesele kararı verilmemelidir.
“ hesabı sahibi tüzel kişi hakkında, henüz Ticaret Mahkemesinde açılmış bir konkordato davası (konkordato yargılama süreci) yokken tüzel kişi adına keşide edilmiş çek üzerinde "karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme" suçunun işlenmesi halinde; suçun işlenmesinden sonra açılacak konkordato davasının, İcra Ceza Mahkemesinde açılan ve görülmeye devam edilen ceza davasında "bekletici sorun" yapılması İçin maddi veya hukuki bir sebep bulunmadığı değerlendirilmekle; açılan ceza yargılamasına devamla şartları bulunması halinde mahkumiyet hükmü verilmesinin mümkün olduğuna, 15.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.” (Yargıtay 20. H.D. 2020/2053 E. 2020/6650 K. 15.06.2020)
Sonuç : Karşılıksız çek keşide etme suçu ve konkordato süreci arasındaki ilişki kapsamında karşılıksızlık işleminin konkordato süreci içerisinde gerçekleşmesi halinde bekletici mesele kararı verilmesi gerekmekte olup aksi takdirde; bekletici mesele kararı verilmesi gerekmemektedir. Bekletici mesele kararı verilmesi halinde ise karşılıksızlık kaşesi alındığı vakit konkordato komiserine mahkemece çek hesaplarının kontrolü açısından ayrıntılı yetki verilip verilmediği dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda mahkemece komisere ayrıntılı bir yetki verilmiş olması ve konkordato talebi reddedilmiş olması ve suça ilişkin şartlar gerçekleşmesi halinde sanık tüzel kişi yetkilisinin veya gerçek kişinin cezalandırılmasına karar verilmelidir.
Avukat Ahmet Akbaş